Sosyal Medyanın Gizli Tehlikesi: Gençlerin Özgüvenini Sessizce Tüketiyor!
Sosyal Medya Gençlerin Özgüvenini Tüketiyor!

Günümüzün dijital dünyasında, ekranların parlak ışığı altında büyüyen gençler için sosyal medya artık nefes almak kadar doğal. Fakat bu sanal alem, göründüğünden çok daha tehlikeli bir hal alabiliyor. Uzmanlar, özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin ruh sağlığını derinden etkileyen bu platformlar hakkında endişelerini dile getiriyor.

Aslında durum hiç de iç açıcı değil. Sürekli olarak "beğeni" tuzağına düşen genç beyinler, kendi değerlerini sosyal medyada aldıkları tepkilerle ölçmeye başlıyor. Bu da onları -farkında olmadan- duygusal bir kıyıma sürüklüyor.

Sayılara Esir Olan Nesil

Takipçi sayısı, beğeni oranları, yorumlar... Bütün bu dijital göstergeler gençlerin kendilerini nasıl algıladıklarını doğrudan etkiliyor. "Kaç kişi beğendi?" sorusu, "Acaba yeterince iyi miyim?" sorusuna dönüşüveriyor bir anda. İşin kötü yanı, bu etki o kadar sinsice ilerliyor ki, çoğu aile durumun farkına bile varamıyor.

Psikologların dediğine göre, sosyal medyanın en büyük handikapı gerçeklik algısını çarpıtması. Herkesin hayatını en mükemmel halleriyle paylaştığı bu platformlar, gençlerde "herkes benden daha mutlu" yanılgısına yol açıyor. Oysa kimse sabah yataktan kalktığında çekilmiş çıplak yüz fotoğrafını paylaşmıyor, değil mi?

Peki Ne Yapmalı?

  • Öncelikle şunu kabul edelim: Sosyal medya hayatın ta kendisi değil, sadece küçük bir parçası.
  • Gençlerle açık açık konuşmak şart. Onlara bu platformların gerçek hayatı yansıtmadığını anlatmalıyız.
  • Ekran sürelerine mutlaka sınır getirmeli, dijital detoks yapmaları için teşvik etmeliyiz.
  • Kendilerini ifade edebilecekleri gerçek hobiler edinmeleri konusunda destek olmalıyız.

Aslında mesele sosyal medyayı tamamen hayatımızdan çıkarmak değil - ki bu artık neredeyse imkansız. Önemli olan, onunla sağlıklı bir ilişki kurabilmek. Gençlere şunu öğretmeliyiz: Senin değerin, bir fotoğrafın altına yazılan yorumlarla ya da alınan beğenilerle asla ölçülemez.

Unutmayalım ki, her "like" bir onay ihtiyacı değildir. Ve her sessiz an, bir eksiklik göstergesi hiç değildir. Gençlerimizin kendi iç seslerini duyabilmeleri için, bazen o dijital gürültüden uzaklaşmaları gerekiyor.