
İstanbul'un o her zamanki koşturmacası, bu hafta sonu yerini notalara ve uyumlu seslere bıraktı. Nereden mi çıktı bu melodi? Tabii ki 11. Uluslararası Boğaziçi A Cappella Festivali'nden! Festival, dün akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda muhteşem bir açılışla start aldı ve müzik dünyasının sınırlarını zorlayacak gibi görünüyor.
Salon, heyecanı neredeyse dokunulabilir olan bir kalabalıkla doluydu. Işıklar karardı, bir anlık sessizlik... ve sonra sihir başladı. Mikrofonlar, amplifikatörler, hatta en ufak bir enstrüman olmaksızın, sahneyi dolduran sesler her şeyi yaptı. İsveç'ten giren The Real Group, seyirciyi adeta bir zaman tünelinden geçirerek hem klasikleri hem de modern parçaları kusursuzca yorumladı. Onlar çıktıktan sonra salonda 'Vay canına, seslerinden bu kadarını beklemiyordum!' diyen birinin fısıltısı bile duyulabilirdi.
Yerli Gruplar da Fırtına Gibi Esiyor
Festival sadece uluslararası yıldızlardan ibaret değil. Türkiye'nin kendi yıldızları da sahnede yerini aldı. Boğaziçi Caz Koridoru, performanslarıyla adeta nefesleri kesti. Repertuarları o kadar geniş ve renkliydi ki, bir anda cazın derinliklerinde kaybolurken, bir sonraki şarkıyla Anadolu'nun tınılarına yolculuk ediyordunuz. Onların bu enerjisi, salondaki herkese bulaşmıştı resmen.
Peki ya sonra? Sonrası daha da heyecanlı! Festival, Cemal Reşit Rey'in dışına taşıyor. Bugün ve yarın, İstanbul'un tarihi ve kültürel açıdan en önemli mekanlarından biri olan Beyoğlu'ndaki Aynalıgeçit Etkinlik Mekanı'nda devam edecek. Hafta boyunca da farklı semtlerde, insanları şaşırtacak 'flash mob' performansları planlanıyor. Sokağın köşesini döndüğünüzde bir a cappella grubuyla karşılaşmanız işten bile değil!
Sadece Dinlemek Değil, Öğrenmek İsteyenler İçin de Fırsat
Festival, konserlerden çok daha fazlasını vaat ediyor. Meraklıları ve bu işin mutfağına girmek isteyenler için atölyeler ve ustalık sınıfları düzenleniyor. 'Sadece sesimle nasıl bir bas çizgisi yaratabilirim?' ya da 'Bu kadar karmaşık bir armoniyi nasıl akıllarda kalacak şekilde düzenlerim?' gibi soruların cevaplarını arayanlar için bulunmaz bir fırsat. Katılımcılar, dünyaca ünlü müzisyenlerden birebir tavsiyeler alma şansı yakalayacak.
Festivalin direktörü, gözlerindeki heyecanla, 'Amacımız, enstrümansız müziğin sınırsız gücünü herkese göstermek' diyor ve ekliyor: 'Ses, hepimizin içinde taşıdığı en saf enstrüman. Burada bunun kutlamasını yapıyoruz.' Gerçekten de öyle. İnsan sesinin yalın halinin, bir orkestranın gücüne nasıl meydan okuyabildiğine tanık olmak paha biçilemez bir deneyim.
Biletler hâlâ mevcut, ama çabuk tükeniyorlar. 8 Nisan'a kadar sürecek bu büyülü müzik yolculuğuna katılmak için acele etmekte fayda var. İstanbul, bu hafta sesin en saf haliyle çalkalanıyor. Kaçırmayın.