
Kim derdi ki Ankara'nın kalbindeki sıradan bir inşaat şantiyesi, şehrin tarihini yeniden yazacak bir sırra ev sahipliği yapıyor? İnanması güç ama tam da öyle oldu. İşçiler kepçelerle toprağı kazdıkça, birdenbire karşılarına çıkan o görüntü hepsini donakal bıraktı: Toprağın altında, sanki dün gömülmüş gibi duran antik çömlekler...
Ve içleri? Aman tanrım! Göz kamaştırıcı altın sikkelerle dopdolu. 291 metre yükseklikte, şehrin tam göbeğinde böyle bir hazine! İnşaat mühendisi Ahmet Yılmaz, "İlk başta gözlerimize inanamadık" diyor. "Kepçe bir şeye çarpınca durduk. Önce eski bir boru sandık. Meğerse üzerinde yürüdüğümüz toprak, asırlık bir serveti saklıyormuş."
Şans mı? Kader mi?
O anki şaşkınlığı tarif etmek kelimelerle mümkün değil. Herkes bir anda tarihin sayfalarına dalıverdi. Acaba bu hazine kime aitti? Neden buradaydı? Belki de unutulmuş bir tüccarın son çabasıydı. Ya da savaştan kaçan bir ailenin sakladığı gelecek umudu...
Arkeologlar olay yerine varır varmaz, alanı çevirip incelemeye koyuldular. Titizlikle yapılan kazıda, her biri farklı dönemlere ait altın paralar ve değerli eşyalar gün yüzüne çıkarıldı. İşte o an anlaşıldı: Bu, sıradan bir buluntu değil, Anadolu'nun kayıp hazinelerinden biriydi.
Peki ya sonrası?
Tabii ki herkesin aklındaki soru: "Bu hazine ne olacak?" Yetkililer, çıkarılan tüm eserlerin müzeye teslim edileceğini belirtti. Yani, toprağın altından çıkan bu servet, aslında hepimizin ortak mirası olacak. Belki de yakın zamanda Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenecek ve herkes o altınların parıltısını görme şansı bulacak.
Bu olay bize şunu bir kez daha hatırlattı: Anadolu toprakları, adım attığımız her yerde tarih fışkırıyor. Kim bilir, daha nice hazineler, biz farkında bile olmadan ayaklarımızın altında uyuyor. Belki de sizin evinizin altında da böyle bir sır saklıdır—kim bilir?